Art4Critic
NOT: Bu sitenin ortak imzası olan Art4Critic bu yazı i çin Yücel Dönmez tarafından kullanıldı)
Bizim sanat dünyamızda, Yok sayma, görmeme, görüp üzerini kapatmaya çalışma ve inkar etme bir alışkanlık halini almış. Bunu Sadece ben söylemiyorum. Bugün Contemporary İstanbul’un küratörü Hasan Bülent Kahraman yakın bir zamanda Hürriyet gazetesindeki bir röportajda dile getirdi… Fakat nedense Sayın Hasan Bülent kahraman’da ülkemizdeki sanattan bahis açılınca birkaç ismin ötesine geçemiyor. Çünkü, hazırlanmış bir liste var, alışılmış bir liste var o listenin dışına çıkmak bizim sanat piyasamızda her babayiğidin harcı değildir… Bunun nedenini ise hiç anlayamıyoruz. Zaten anlayabilsek görsel sanatlar piyasamızdaki sorunları da çözebileceğiz…
Geçmişten buyana hep söylenir, binlerce yıllık medeniyetlerimizden yola çıkarak kendi çağdaş sanatımızı yaratmalıyız diye… Oysa gelenekten çağdaşa diye bir sergi yapılır, fakat, gerçek anlamda gelenekten çağdaşa damga vurmuş olan sanatçı veya sanatçılar o sergide anılmazlar… Çünkü sergi ülkemizin sözde önemli bir müzesi tarafından gerçekleştirilmiştir üstelik de hiçbir araştırma yapılmadan…
Hatalarımızı göreceğiz ki, düzeltme yoluna da gidelim. Nedense çevremizde hemen herkes, eleştirmekten kaçıyor ve tavsiye ediyorlar; “sakın eleştirme görmezden gel sana ne” diye ve bu yüzden kervan geçmişten geldiği gibi devam ediyor, yapılan hatalar görülmediği için de üzerine yenileri konuluyor…
Yukarıda verdiğim örneğe bir çok örnek daha katmak mümkün hem de, belgeleri ile… Konumuz Contemporary İstanbul 2018 bu yüzden fuara dönelim…
Bu yılki fuar geçen yıllardaki fuarlardan biraz daha küçülmüş gibi gözüküyor. Buna ekonomik durumun rol oynadığı mı yoksa, sadece satış kaygısına endekslenmiş olan fuarın, geçen yıl verdiği imaj mı neden bilinmez. Fakat bir gerçek var ki, stantlara büyük paralar ödemiş olan bazı galeriler, Salı pazarının sanat versiyonu gibi stantları, sanat eserleriyle boş yer kalmamacasına donattılar…
Hani şöyle bizi heyecanlandıracak, şok edecek bir sanat eserine rastlar mıyız diye dolaşınca umut kırıklılığı yaşadık… Bir yabancı galeride, 1992 yılında Chicago’da Gallery2000Chicago’da açtığım bir sergimde yer alan metal duvar heykellerimin benzerlerini görünce şaşkınlık yaşadım ve güldüm… Elbette ki sanatçının benim o sergimden haberi yoktur. Fakat aynı şeyi hissederek 20018 yılında çağdaş bir sanat eseri gibi sunması beni mutlu etti çünkü, 26 yıl önce sergilediğim işlerimin bugünkü çağdaş sanatla örtüşmesine sevindim…
Bir yabancı galeride sergilenen duvar heykelleri.
1992 yılında Yücel Dönmez’in Chicago’da Gallery2000Chicago^da sergilediği aynı metal malzemeden yapılmış duvar heykelleri…
Bugün fuarda konuştuğum bir İngiliz galerisinin ilgilisi, Türkiyedeki görsel sanatlar için, dekoratif yakıştırmasını yaptı ve Vasarely bile çok kötü taklit edilmiş dedi… Çünkü imajı yanlış vermişiz… Attığımız zaman mangalda kül bırakmıyoruz. Oysa gerçekleri konuşsak ve gerçekleri desteklesek kim bilir ülkemizden ne cevherler çıkacaktır…
Nişantaşı Postası gazetesinde yer alan Hasan Bülent Kahraman söyleşisinde, Sayın Kahraman şöyle diyor, “Bugün Türkiye’de üretilen sanat, dünyada üretilen sanatların en özgünlerinden biridir. Çünkü biz batının sahip olmadığı bilinçaltımızda saklı tuttuğumuz Doğu, Bizans, İslam kültürünün mirasını sanatımıza yansıtıyoruz.” Ben bu lafına yüzde yüz katılmıyorum. Çünkü okullarda genç sanatçı adayları sanki geleneksel sanatlarımızdan uzaklaştırılmak için, batılı bir güncel sanatın içine itiliyorlar. Sonra konuştuğunuzda da, sanat evrenseldir diyerek işin içinden sıyrılabiliyorlar… Eğer topyekün sanat oluşumumuzla, ülkemizin binlerce yıllık medeniyetlerinden, geleneklerinden , Bizans’tan, Hititlerden, Selçukulardan vb. yararlanarak çağdaş sanat yapmaya kalksak görsel sanatlarda dünyayı da ayağa kaldırabiliriz… Batılı gibi yapabilmek için uğraşınca da, işte İngiliz’in dediği gibi, Vaserely’i bile taklit edemiyoruz…
Contemporary 2018’de sanatçılara bakınca şunu düşündüm. Bir ülke ki, sanatçısı desteklenemiyor ve sanat etkinliğinde olabilmek için, galerisine para ödemek zorunda kalıyor… Elbette burada galerileri suçlamak yersizdir. Çünkü normal bir standa ödenen para bugün herhalde 100 bin TL çok üzerinde…
Fuardaki Türk sanatçılardan çalışmaları ile ilgimi çekenleri şöyle sıralayabilirim; Burcu Erden’in ağaç yontu heykelleri, Oddviz sanatçı kolektifinin (Erdal İnci, Çağrı Taşkın,Serkan Kaptan) ilk sergisi Evanter, Mithat Şen’in mermer heykel düzenlemeleri, Ergin İnan’ın yeni portre çalışmaları (Fuarda pek göremedim. Mutlaka vardır diye düşünüyorum), Maria Kılıçlıoğlu’nun Anka Kuşu çalışması, Şükrü Karakuş’un iğne yastıkları esprisinde yaptığı özgün çalışması, Bahri Genç’in ilk kez gördüğümüz küçük çalışmaları, Mustafa Karyağdı’nın harflerle yaptığı piksel çalışması, Badri Baykam’ın, doğanın dönüştürülmesi çalışması, Fazilet Kendirci’nin Anadolu çadır uygulamasından yola çıktığı çalışması, Ferit Özşen’in Ihlara vadisi heykel çalışma, Eda Baysal’ın ilginç portresi…