Canan Korkmaz
Dünyanın ünlü müzayede firmalarının satışlarında, bir çok sanatçının eserlerinin milyonlarca dolara alıcı bulduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Görsel sanatlardan akıl almaz kazançlar elde edenlere özenen para babaları, sanat marketini parasal güçleriyle körükleyerek, sanat eserlerinin borsadan ve diğer yatırımlardan daha fazla getirisi olduğunun imajını yaratıyorlar ki, bu örnekleriyle doğrudur. Fakat etik değerler açısından ne kadar doğru tartışılır. Örneğin, 10 Şubat 2015’te Londra’daki Sotheby’s’de düzenlenen müzayedede Alman ressam Gerhard Richter’in Abstraktes Bild (Soyut Resim, 1986) adlı eseri 46.3 milyon dolara satılarak, hayatta olan Avrupalı bir sanatçı olarak rekoru kırılmıştı. Bunun üzerine, Die Zeit gazetesine konuşan Richter, resmin ulaştığı rakama hayret ettiğini, üst üste kırılan rekorların ise kendisini dehşete düşürdüğünü açıkladı. 83 yaşındaki sanatçıya göre sanat piyasası “umuda yer bırakmayacak kadar aşırılığa kapılmış durumda”; fahiş fiyatlar ise nadiren niteliğin göstergesi. Resimlerine bu paraları ödeyenleri “aptal” buluyor çünkü piyasa ıslah olduğunda, ki Richter öyle olacağına inanıyor, fiyatlar nasıl olsa çakılacak
Gerald Richter, 46.3 milyon dolarlara satılan eserini, 30 yıl önce 15 bin marka sattığını da belirtmişti.
Aslında Richter’in tepkisi doğruydu, çünkü milyonlarca dolara el değiştiren sanat eserinden henüz hayatta olan sanatçının ne elde etmiş olduğu da sorgulanmaya açık bir durumdu. Sanatı ve sanatçıyı kullanarak ucuza alınmış bir eseri milyonlarca dolara çıkarmanın arkasında neyin yattığı da ayrı bir araştırma konusu olarak ele alınmalıydı.
SANAT ESERİNİ GALERİLER PAZARLAMALI
Türkiye’de sanat eserlerinin galerilerden pazarlanmasının yatırımcı için daha garantili olduğu bilinen bir gerçek. Çünkü galerici daha çok hayatta olan sanatçıdan eserler satar ve satarken sertifikasını da verebilir. Müzayedelerde hayatta olmayan sanatçıların eserleri sergilendiğinde, eğer ki o eser sanatçı hayattayken sertifikalı alınmamışsa, sahte mi veya şaibeli mi olduğu da anlaşılmaz… Bu yüzen geleceğe doğru bir sanat piyasası hazırlamak için, bugünden galeriler desteklenmeli ve ikinci el piyasası ikinci planda kalmalıdır ki, ülkenin sanat kalitesi de üst düzeye çıkarılabilsin. Müzayedelerde yer alacak yaşayan sanatçıların da kendilerini prestij bir galeri ile kanıtlamış olmaları da gerekir ki, sanat alıcısı kimin eserini aldığını da bilebilsin.
SANATÇIYI GALERİ TANITIR VE KOLEKSİYONERE SUNAR…
Türkiye’deki müzayedelerde yer alan eserlere baktığımız zaman, Artam ve bazı diğer müzayedelerin dışında, her gün bir yenisine rastladığımız online müzayede kuruluşlarının, sanat yatırımcılarına çok özel eserler sunduğunu söyleyemeyiz. Çünkü özel eserler sunulacağı zaman, o eserler ile ilgili özel tanıtımın da yer alması gerekir. X sanatçı, hakkında uydurulmuş bir öz geçmiş ile sunulduğu zaman, yatırımcının da o biyografiyi irdelemesi gerekir ki, doğruluğunu anlayabilsin. Ayrıca biyografi de yetmiyor bir sanatçının eserinin değerlendirilmesi için; o sanatçı nerelerde yer almış, nerelere girebilmiş ve hakkında yerel ve uluslararası sanat eleştirmenlerince bir şeyler yazılmış mı veya genç sanatçı ise, geleceğe nasıl bir ümit veriyor, özelliği nedir tüm bunlar masaya yatırılmalı ki, yatırımcı da tatmin olabilsin.
Bizde sanata yatırım yapan bir kesim sevdiği eserleri bulunduğu mekanında sergileyerek sanattan haz almak adına topluyor. Bir kesim hem sanattan zevk almak hem de geleceğe yatırım açısından alacağı eserleri değerlendiriyor. Bir kesim ise, hiç bir şekilde araştırma yapmadan, üçüncü ağızdan aldığı referans ile sanat eseri alıyor fakat referansı veren danışmanın ne derece etik davrandığını düşünmüyor ve bu yüzden de geçmişte görsel sanatlara yatırım yapan bir çok kişi, istediğini bulamayınca aldatıldığının kanaatine vararak, koleksiyon yapmaktan vaz geçti.
NFT VE METAVERSE MASAL DÜNYASI…
Henüz ülkemizde görsel sanatlar piyasası yerine oturmamışken, karşımıza çıkan NFT piyasasına genç sanatçılar katılmaya başladı. NFT çağımızın bir yeniliği fakat görsel sanatlar açısından bence çok fazla bir şey de ifade etmiyor çünkü, alım satım üzerinden kazanç elde edebilmek adına cazip kılınmaya çalışılıyor. Metavers de öyle, hayal dünyasına yatırım ve dünün bilgisayar oyunlarını, oyunların içinde yer alarak yaşayabilmek. Hani Metaverse piyasasından arsa alsan ne işe yarayacak ki. Sanal olarak bir dünya kurabilirsin de, insan yapısı o dünyada, sanal olarak masalsı bir şekilde yaşamaya ne kadar zaman tahammül edecek ki… Bilgisayar oyunları da öyle değil mi, uzun müddet oynadıktan sonra bir yerde bıkarak bırakılıyor ya…
Bütün bu yenilikler birbirini kovalarken, dünün tuval resmi ve yeni malzemeler ile üretilen sanat eserleri, objeler sanat piyasasında hala birinci tercih olarak gözüküyor.
Bir tarafta doğayı koruyabilmek adına insanlık çaba gösterirken, diğer yanda Metaverse ile insanları düş dünyasına yöneltmenin mantığı ne derece fonksiyonel, düşünmek gerekir. Öyle ya, insan kırlara açılarak doğanın tüm güzelliklerini içine çekerek yaşayabiliyor. Denize girerek kulaç atabiliyor ve insanlar birbirlerine dokunurken hissedebiliyor. Metaverse de ise tün bunları sanal olarak düş dünyasında yaşıyorsunuz. Bir yere kadar keyif verici olsa da, tüm sanat hayatımızı Metaverse bağlayamayız ki… Türkiye sanat piyasası için NFT ve Metaverse nin henüz erken bir tercih olacağı muhakkak. Önce görsel sanatlar piyasasında kalıcı ve dünya sanat platformunda yer alacak sanatçılarımızı ortaya çıkarmaya çalışmalıyız. Küresel salanda ses getirecek eserler üretilmediği müddetçe, ülkemizdeki görsel sanatlar piyasasını dışarıya taşıyamayız…
Şu anda Türkiye görsel sanatlar piyasasında, Batı’dan kopyalanan eserlere meyilli bir pazar oluşturulmuş ve poster niteliğini aşmayan, bir çok eserlerin körüklendiği bir alan oluşturulmuş durumda.
Sanat taciri ülkemizdeki sanatçıları sanatsal açıdan değerlendiremediği müddetçe, sanata yatırım yapan kesim de giderek aldatılmış olur ve farkına vardığı zaman da, sanat piyasası zarar görür…